Bir Kadın, Bin Gönüllü, Sonsuz Umut!

Çiğdem Kuzucu, Ankara Life Dergisine anlattı…

Girişimci ruhu ve güçlü kadın liderliğiyle fark yaratan Çiğdem Kuzucu, Ankara Life Dergisi’nin özel konuğu oldu. Oğlunun lösemiyle zorlu mücadelesinden ilham alarak kurduğu “Bin Gönüllüden Biri Sen Ol Derneği” (BİNSENDER) ile, toplumda dayanışmanın ve umudun sesi haline gelen Kuzucu, yaşadığı acı deneyimi toplumsal faydaya dönüştüren bir lider olarak yolculuğunu anlattı.

Oğlunuz Erdi Berkay’ın lösemiyle mücadelesi sonrası “Bin Gönüllüden Biri Sen Ol Derneği”ni kurdunuz. Bu acı deneyimden toplumsal faydaya dönüşen yolculukta, kurumun çıkış noktasını, sizin en derin motivasyon kaynaklarınızı bizimle paylaşır mısınız?
BİNSENDER, oğlum Erdi Berkay’ın hayallerinden ve ona verdiğim bir sözden doğdu. En büyük motivasyonum, hastalık sürecinde yaşadığımız yalnızlıktı. Bu mücadeleyi yaşayan kimse kendini tek başına hissetmesin istedim. Dernek, bu dayanışma ihtiyacından doğdu; şimdi ise umudu yaşatan bir aileye dönüştü.

Derneğinizin “10 Aralık – Erişkin Lösemi Hastaları Günü” ilan etmesi büyük bir adım; toplumu bilinçlendirme ve farkındalık yaratma cephesinde ne tür stratejiler izliyorsunuz?
10 Aralık bizim için görünmeyeni görünür kılma günü. Erişkin hastalar da en az çocuklar kadar zorlu bir süreçten geçiyor ama genelde fark edilmiyorlar. Gerçek hasta hikâyeleriyle, samimi ve anlaşılır bir dille iletişim kuruyoruz. En güçlü tarafımız ise gönüllülerin içten desteği.

Tedavi olanaklarının artması, moleküler tanı yöntemleri ve hedefe yönelik ilaçlarla erişkin lösemi alanında umut veren gelişmeler yaşanıyor. Dernek olarak hastaların “erişim” imkanlarını artırmak için nasıl bir vizyon geliştiriyorsunuz?
Tıbbi gelişmeler önemli ama herkes ulaşamıyorsa eksik kalır. Bizim vizyonumuz, ihtiyacı olan herkesin tedaviye erişebilmesi. Hastaneye ulaşım, konaklama, moral gibi her adımda destek veriyoruz. Ayrıca bürokratik engellerle karşılaşan hastalar için süreci kolaylaştırmaya çalışıyoruz.

BİNSENDER’in çalışmalarının toplumda etkili olmasının sırrı büyük ölçüde gönüllülük, görünürlük ve sürekli bir farkındalık kültürü inşa etmekten geçiyor. Sizce erişkin lösemi hastalarının sesi olmak nasıl bir sorumluluk? Ve bu sorumluluğu üstlenirken sizin liderlik anlayışınız ve derneğin sürdürülebilirlik politikaları nasıl şekilleniyor?
Bu benim için sadece bir sorumluluk değil, bir gönül borcu. Aynı acıyı yaşamış biri olarak susanlara ses olmak istiyorum. Liderlik anlayışım; sahada olmak, gönüllülerle birlikte yürümek. Derneğimiz şeffaflık ve samimiyetle ayakta duruyor. Bize güvenen, gönülden destek veren herkes bu yapının temelidir.